İklim kriziyle mücadele, Karbon Yakalama, Kullanma ve Depolama (KYKD) süreçlerini önemli bir odak noktasına getiriyor. Bu süreç, karbondioksitin, ön yanma, son yanma ve oksi-yakıt mekanizmaları ile yakalanmasıyla başlıyor. CO2'nin büyük çoğunluğu, fosil yakıtlar ve biyoyakıtlar kullanan büyük endüstriyel tesislerden çıkar.
Yakalanan CO2, hemen yerinde yeniden kullanılabilir. Alternatif olarak, sıkıştırma ve taşıma işleminden sonra, gübreler, mineralizasyon ve yapı malzemelerinin bir bileşeni gibi çeşitli alanlarda kullanılabilir. KYKD süreci sonrasında karbon depolama aşamasına geçilir. Bu aşama, CO2'nin kullanılmayan petrol ve gaz rezervuarları veya kömür yatakları gibi derin jeolojik yapılar içerisine stratejik bir şekilde saklanmasını içerir. Bu yöntem, sera gazının etkin bir şekilde izole edilerek atmosfere salınmasını engeller. Dünya genelinde, CO2 enjeksiyonlarını gerçekleştirebilecek uygun alanlar bol miktarda mevcuttur.
KYKD sürecinin son aşaması olan karbon kullanımı, endüstri, çelik, çimento ve kimya sektörleri de dahil olmak üzere geniş bir yelpazede KYKD projelerinin gerçekleştirilmesini daha uygun hale getirme potansiyeli sunar. Yakalanan CO2, betondan metanole, etanole, karbonatlara ve polimerlere kadar çeşitli ürünler oluşturmak için hammadde olarak yeniden kullanılır.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) tahminlerine göre, bir dönüşümü başlatabileceğimiz bir dönemin eşiğindeyiz. 2030 yılına kadar, yıllık olarak 10 milyon ton CO2'yi yeniden kullanabilir hale gelmiş olabiliriz. Bu yakalanan CO2, sentetik yakıtlar, kimyasallar ve yapı malzemeleri üretmek için kullanılabilir ve iklim kriziyle süregelen mücadelemizde yeni kullanım alanları yaratabilir.
KYKD sadece teorik bir kavram değil; aynı zamanda, küresel iklim kriziyle mücadelede önemli ilerlemeler kaydetmemizi sağlayabilecek uygulanabilir bir çözümdür.